Birazoku.com sitesinde de kitapların ilk sayfalarından biraz okuyabilir, satın almadan önce fikir sahibi olabilirsiniz. Devamı »

Yazar ya da yayınevi iseniz kitaplarınızı ücretsiz yükleyin!

Tanrı Sevgisi Üzerine Düzensiz Düşünceler
Tanrı Sevgisi Üzerine Düzensiz Düşünceler

Tanrı Sevgisi Üzerine Düzensiz Düşünceler

Simone Weil

“… ve Simone Weil; bazen ölüler bize yaşayanlardan daha yakındır.” Albert Camus, Nobel ödülü kabul konuşması, 1957 Simone Weil bu eserinde Tanrı sevgisini tarif…

“… ve Simone Weil; bazen ölüler bize yaşayanlardan daha yakındır.”
Albert Camus, Nobel ödülü kabul konuşması, 1957

Simone Weil bu eserinde Tanrı sevgisini tarif etmek amacıyla felsefenin, gizemciliğin ve teolojinin sınırlarını aşan içsel bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuğu boyunca dağınık düşüncelerini samimiyetle paylaşıyor ve okurlarını ilahi olanı tefekkür etmeye davet ediyor. Zamanının ötesinde bir düşünür ve gizemci olan Weil, iman, sevgi ve insanın Tanrı’yla bağ kurma çabasına dair çetrefil meseleleri, sıra dışı bir üslupla ve umut dolu bir dille tartışıyor; gürültüyle kaosun hâkim olduğu bir dünyada soluklanmamız için açtığı bu alanda bize kendi içimize dönme fırsatı sunuyor.

Weil, maceralarla ve saplantılarla dolu kısacık hayatında derin ve deneysel bir iman anlayışını somutlaştırmıştır. Akranları gibi üretken bir entelektüel kariyer inşa etme beklentisiyle yetinmemiş ve insanlık durumunu samimiyetle anlamak için çaba göstermeye kendini adamıştır. Kabul görmüş her türlü görüşe ve ideolojiye meydan okuyarak inançlarını bizzat deneyimlemek için varlığını ortaya koymaktan çekinmemiştir. Bu yüzden Weil’in okurları, bu kitapta yer alan dağınık düşüncelerde bile onun sonsuzluk ve kuşatıcı sevgi arayışına yön veren umudu ve samimiyeti yürekten hissedeceklerdir.

İÇİNDEKİLER

Bölüm 1
Kapı 11
Bölüm 2
Tanrı Sevgisine Dair 13
Bölüm 3
Hıristiyanlık ve Kırsalda Yaşam 19
Bölüm 4
Tanrı Sevgisi Üzerine 29
Bölüm 5
İsrail ve Gentiller 37
6. Bölüm
Déodat Roché’ye Mektup 49
7. Bölüm
Sorgulama 53
8. Bölüm
Joe Bousquet’ye Mektup 55
9. Bölüm
Tanrı Sevgisi ve Mutsuzluk 64
10. Bölüm
Tanrı Sevgisi ve Mutsuzluk Bölümüne Ek 80
11. Bölüm
Maurıce Schumann’a Mektup 98
12. Bölüm
Sakramentler Kuramı 99
13. Bölüm
Sonsöz 107

Bölüm 1
Kapı

Bu dünya kapalı bir kapı. Bir engel,
aynı zamanda bir geçit.
Simone Weil, Defterler

Kapı açılsın ki meyve bahçelerini görelim, içelim mehtabın
izini bıraktığı soğuk sudan,
Uzun yol alevler içinde, düşman yabancılara.
Dolaşalım bilmeden ve hiçbir yer bulmadan.

Çiçekleri görmek istiyoruz, susuzluk çekiyoruz. Acı içinde,
bekliyoruz kapının eşiğinde
Gereken buysa, kırarız darbelerle kapıyı
Veriyoruz tüm gücümüzü ve itiyoruz, ama bariyer tam kuvvetinde

Çırpınmalı, beklemeli ve bakmalıyız boşuna,
Bakarız kapıya, kapalıdır, kımıldamaz.
Gözlerimizi ona dikip, ağlarız azap altında
Zamanın ağırlığını üstümüze verirken, hâlâ onu gözleriz.

Kapı önümüzde, ne kazandık istemekten?
Umudu bırakıp gitmek daha yeğdir.
Asla geçemeyeceğiz o eşikten, yorulduk gözlemekten…
Kapı açılır, bütün sessizliğe ile yol verir.

Ne meyve bahçeleri görünür ne de bir çiçek,
Uçsuz bucaksız bir alan, yalnızca boşluk ve ışığın olduğu.
Birdenbire her şeyiyle var olur, kalbine yerleşecek
Yıkayacak gözlerini, tozun altında neredeyse kör olduğu.

Bölüm 2
Tanrı Sevgisine Dair

Tanrıya inanmak bizim elimizde değildir, yalnızca sevgimizi sahte tanrılara atfetmemek bizim elimizdedir. İlk olarak geleceğin arzularınızı bütünüyle karşılayacak bir yer olduğuna inanmayı bırakmanız gerekir. Gelecek de şimdiki zaman ile aynı özü taşır. Aslında iyilik, zenginlik, güç, bilgi, sevdiklerimizin mutluluğu ve sevgisi gibi şeylere sahip olduğumuzu biliriz fakat yine de bu gibi şeyler bizi tatmin etmeye yetmez. Daha fazlasına sahip olduğumuz zaman tatmin olacağımıza inanırız. Buna inanırken aslında kendimize yalan söyleriz. Üzerinde biraz daha düşünülürse bunun yanlış olduğunun farkına hemen varılabilir. Ya da bir hastalıktan, sefaletten veya talihsizlikten dolayı ıstırap çekiliyorsa, bu ıstırabın sona ereceği gün tatmin olacağımızı düşünürüz. Bu da bir yanılgıdan ibarettir. İnsan ıstırabının bitmesine alışır alışmaz başka bir şeyi arzulamaya başlayacaktır. İkinci olarak, ihtiyaç ile sahip olma isteğini birbirine karıştırmamak gelir. Yaşamak için ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz pek çok şey vardır ki bunlara duyulan ihtiyaç hissi çoğu zaman bir yanılsamadır, çünkü gereksinimini duyduğumuz bu şeyler olmadan da hayatımızı sürdürebiliriz. Fakat onlarsız hayatımızı sürdüremesek de ya da yaşama hevesimiz yok olsa bile, bu durum onlara sahip olmamızı gerektirmez, çünkü hiç kimse sade ve basit bir yaşam sürdürmekle uzun süreler yetinmez. Her zaman başka bir şey, uğruna yaşayacağımız bir şey isteriz. Bu noktada uğruna yaşanacak bir şey olmadığını bilmek için yapılması gereken tek şey kendimize yalan söylememektir. Tüm arzuların tatmin olduğunu hayal etmek yeterlidir. Bunu bir süre devam ettirince tatminsiz olursunuz. Başka bir şey ister ve ne isteyeceğinizi bilemediğiniz için mutsuz olursunuz.

Dikkatini bu gerçeğe vermek kişinin elindedir. Örneğin devrimciler kendilerine yalan söylemeselerdi, devrimin amacına ulaşmasının onları mutsuz edeceğini bilirlerdi, çünkü bu durumda yaşama nedenlerini kaybederlerdi. Bu bütün arzular için böyledir. İnsanlara bahşedilen hayat, yalan olmadan katlanılamaz. Yalan söylemeyi reddeden ve hayatın kadere isyan etmeden çekilmez olduğu gerçeğini bilmeyi yeğleyenler, sonunda dışarıdan, zamanın dışında bir yerden, hayatı olduğu gibi kabul etmelerini sağlayan bir şey alırlar.

Herkes kötülüğü hisseder, bu histen korkar ve kurtulmak ister. Kötülük ne ıstıraptır ne de günah, aynı anda her ikisidir, ikisinde ortak olan bir şeydir. Çünkü ıstırap ve günah birbirleriyle bağlantılıdır. Günah ıstıraba neden olur ve ıstırap kötülüğe dönüşür. Istırap ve günah arasındaki bu çözülemez düğüm, kendimizi kendimize rağmen içinde bulduğumuz ve kendimizi içinde bulmaktan korktuğumuz kötülüktür.

İçimizdeki kötülüğün bir kısmını dikkatimizi çeken ve arzuladığımız nesnelere taşırız. Bu nesneler, kötülükleri sanki kaynağı kendileriymiş gibi bize geri yansıtır. Bu yüzden kendimizi kötülükle çevrelenmiş bulduğumuz yerlerden nefret eder ve tiksinti duyarız. Bu yerler bizi kötülüğe hapsediyormuş gibi gelir. Bu sebepledir ki hastalar odalarından, sevdiklerinden oluşsa bile çevrelerinden, işçiler bazen çalıştıkları fabrikadan nefret ederler. Bunlar gibi daha pek çok örnek mevcuttur.

Fakat dikkat ve arzu yoluyla içimizdeki kötülüğün bir kısmını tamamen saf bir şeye aktarırsak, bu şey kötülük tarafından lekelenmez, saf kalır. Ona aktarılmış olan kötülüğü geri yansıtmaz, böylece o kötülükten kurtulmuş oluruz.

Biz fani, sonlu varlıklarız, içimizdeki kötülük de öyledir. Eğer insan ömrü yeterince uzun sürseydi, bu sayede bir gün bu dünyada tüm kötülüklerden arınmış olarak var olacağımızdan emin olabilirdik.

Babamız’ı oluşturan sözler tamamen saftır. Eğer bütün dikkatimizi bu sözleri anlamaya vermekten başka bir niyet olmaksızın Babamız’ı okursak içimizdeki kötülüğün birazından kurtulacağımızdan emin olabiliriz. Bu durum Kutsal Ayin’i Mesih’in ruhunun orada olduğu dışında bir şey düşünmeden okumak ve benzeri durumlar için de aynıdır.

Dünyadaki tek saf şeyler kutsal nesneler ve metinlerdir. Kişi doğaya kendi hayallerini yerleştirmek için değil de yalnızca onun güzelliğini görmek için bakarsa, doğanın güzelliklerinin ilahi bir ilhamdan gelen sanat eserleri olduğunu görür. Doğanın güzelliğine göre daha az derecede de olsa Tanrı’nın içlerinde yaşadığı insanlar da aynı ilhamdan gelen sanat eserleridir.

Tamamen saf olan, Tanrı’nın yeryüzündeki mevcudiyetidir. Eğer bu mevcudiyet Tanrı’dan başka bir şey olsaydı saf olmazdı. Tanrı olmasaydı kurtuluşa asla eremezdik. Saflıkla, yani Tanrı’yla böyle bir temasın gerçekleştiği ruhta, içinde taşıdığı kötülüğün tüm dehşeti ilahi saflığa duyulan sevgiye dönüşür. Mecdelli Meryem ve Tövbekâr Hırsız bu sevgi ile ayrıcalıklı kılınmışlardır.

Korkunun sevgiye dönüşmesinin önündeki yegâne engel, kişinin kendi kirliliğini saflıkla ilişkilendirmeyi zorlaştıran özsevgisidir. Kişi ancak kendi kirlenmişliğine karşı bir tür…

Eklendi: Yayım tarihi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Kategori(ler) Çağdaş Felsefe Felsefe
  • Kitap AdıTanrı Sevgisi Üzerine Düzensiz Düşünceler
  • Sayfa Sayısı112
  • YazarSimone Weil
  • ISBN9786258242843
  • Boyutlar, Kapak13.5 x 21 cm, Karton Kapak
  • YayıneviFol Kitap / 2023

Yazarın Diğer Kitapları

  1. Etik Nedir? ~ Simone WeilEtik Nedir?

    Etik Nedir?

    Simone Weil

    Felsefe tarihinde, ahlaki yönden doğru eylemleri doğru olmayanlardan ayırt etmeyi sağlama iddiasıyla onlarca teori öne sürülmüştür. Bunların hepsi yol gösterici olmakla birlikte hiçbiri ahlaki...

Bebhome Kahve

Aynı Kategoriden

Haftanın Yayınevi
Yazarlardan Seçmeler
Editörün Seçimi
Kategorilerden Seçmeler

Yeni girilen kitapları kaçırmayın

Şimdi e-bültenimize abone olun.

    Oynat Durdur
    Vimeo Fragman Vimeo Durdur